Bu yazı Yapı Kredi Yayınları’nın Sanat Dünyamız Dergisi’nin Ocak-Şubat 2013’de yayımlanan 132. sayısı ile ek olarak verilen, editörlüğünü ve yazarlığını yaptığım Güncel Durum adlı kitapçıkta Türkçe ve İngilizce olarak basılmıştır.
Türkiye’nin tiyatro gündemi protestolarla ve yıkımlarla dolu bugünlerde. Ancak bu bizim için yeni bir durum değil. Önce gözden düşüp, yandıktan sonra restore edilmeyen ve İnönü Stadı yapılırken ise tamamen yıkılan Dolmabahçe Saray Tiyatrosu, önce yanıp sonra yıkılan Naum Paşa Tiyatrosu ve Tepebaşı Dram Tiyatrosu gibi birçok tiyatro var geçmişimizde. Yakın geçmişe kadar tiyatrolar gene önce yanıp sonra yıkılmak suretiyle yok olurken artık direkt olarak alışveriş merkezi olarak yeniden yapılandırılıp değerlendiriliyorlar. Bu rant sağlayıcı kararı bazen Taksim Sahnesi örneğindeki gibi devlet1 bazen ise Şan Tiyatrosu örneğindeki gibi özel bir vakıf alabiliyor.2 Ya da Muammer Karaca Tiyatrosu’nu kaybeden Dostlar Tiyatrosu örneğindeki gibi Belediye tarafından bir kültür kurumuna tahsis edilen mekân gene Belediye tarafından herhangi bir neden gösterilmeden geri alınabiliyor.3
İlk kez Amerikalı ekonomistler Baumol ve Bowen tarafından 1960’larda “maliyet hastalığı” (cost disease) olarak tanımlanan gösteri sanatları kurumlarındaki gelir-gider eşitsizliğine karşın, ABD vergi yasalarınca vergiden muaf tutularak kâr amacı gütmeyen 501(c)(3) statüsü tanınan kurumlar, bu statü sayesinde devletin yanı sıra özel sektör ve bağışsever şahıslardan da destek alıp ekonomik sürdürülebilirliklerini olanaklı kılabiliyorlar.4 Türkiye’de ise kültür kurumları için kâr amacı gütmeyen statüyü, ağırlıklı olarak görsel sanatlarda, müze ve sanatçı inisiyatifleri örneklerinde görebiliyoruz. Ancak ne yazık ki hayır amaçlı kurum yapısı için geliştirilen dernek ve vakıf statüsü, kültür kurumlarının işleyişi için özellikle gelir getirici faaliyetlerde birçok yasal kısıtlama ve engel bulunduruyor. Toplum tarafından desteklenmesi gereken bir sanat kurumu yerine bir tica- ri işletme olarak görülen tiyatrolar için önerilen resmi yapılanma ise şirket. Özel tiyatrolar, farklı sektörlerdeki diğer şirketlerle aynı gelir vergisi yükünü paylaşmalarının yanı sıra bilet gelirlerinden eğlence vergisi öderken ne yazık ki benzer bir gelir akışı sağlayamamakta ve devletten gelen tek destek olan Özel Tiyatrolar Fonu’nun geliştirilmesi için yıllardır yaptıkları çalışmalar sonuçsuz kalmakta. Öte yandan kamu tarafından desteklenen Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatroları ise son dönemde Başbakan’ın isteğiyle bir özelleştirme sürecine girmiş durumda. Kısaca Türkiye’deki tiyatrolara baktığımızda hem ödenekli hem de özel yapılarda yeni bir değişim döneminde olduğumuz şüphesiz. Ancak bu değişimin yönü halen belirsiz.
Kökleri Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yy’daki Batılılaşma dönemine ve bağımsız Levanten Kumpanyalara dayanan Türkiye’nin tiyatro serüveninin devlet ödenekli dönemi 1914’te kurulan Şehir Tiyatroları ile başlar. Devlet Tiyatroları ise 1940 yılında kurulan Tiyatro ve Opera Tatbikat Sahnesi’yle hayata geçer ve 1949 yılında, Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi’nin bir aşaması olarak “Devlet Tiyatro ve Operası” adıyla kurulur.5 Günümüzde tam 21 farklı şehirde sahnesi olan Devlet Tiyatroları’nın 2009-2013 Stratejik Planlama Raporu’na göre zayıf noktaları arasında “Tüzel Kişiliğe haiz olmasına rağmen Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olması, mevzuat yetersizliği ve personel ve motivasyon yetersizliği” sayılabilir.6
2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından gerçekleştirilen Kültür Envanteri projesi kapsamında sürdürülen “İstanbul’da Gösteri Sanatları Raporu”na göre 14 milyonluk İstanbul’daki tiyatro sayısı sadece 184.7
Sahne sayısı olarak kamu, resmi ve özel kurumlara ait 160’tan fazla sahne ve gösteri sanatları mekânının ve sahneli ya da sahnesiz 200’den fazla profesyonel gösteri sanatları topluluğunun varolduğu da gene bu araştırma tarafından belgelenmiş. İstanbul’da tiyatronun 2000’lerden itibaren belirgin bir şekilde özel tiyatroların lider üretimi sayesinde dinamizm kazanmış olduğu ise şüphesiz.
Türkiye’de özel tiyatrolar tüm diğer kültür kurumları gibi tüm yapısal eksikliklere, olmayan teşviklere ve yetersiz desteğe rağmen bir kültürel girişimcilik vakası olarak varolmuştur. Yakın tarihimizde 1960 ve 1980 yıllarındaki askeri darbeler arasında üniversite tiyatrolarından gelişen ve günümüz bağımsız özel tiyatroların öncüleri olarak tanımlanabilecek gruplar, dönemlerinde sahneye toplumsal ve politik seslerini getirerek, sadece seyirci desteğiyle varolarak avangard ve yenilikçi bir tiyatro alanı yarattılar.8 1980 sonrasının en ilerici bağımsız tiyatro yapısı Bilsak’ın açtığı yenilikçi sahne kullanımı ekolünden etkilenen birçok yeni oluşum, alternatif mekânlarda tiyatro yapmaya başlayarak hem günümüzün önde gelen çağdaş tiyatrolarını oluşturdu hem de süregelen yenilikçi bir alternatif tiyatro arayışını olanaklı kıldı. 2006 yılında Tarlabaşı’ndaki 18 yıllık alternatif sahne ve çalışma alanı İstanbul Sanat Merkezi’nin kapanması; Kum Pan Ya ve İSM 2. Kat (Tiyatro Oyunevi) gibi yenilikçi grupların mekânsız kalması; hem Beyoğlu’ndaki değişimin hem de artık öteki tiyatronun yapılabilmesi için destek ve kapital gerektiren yeni bir dönemin başladığını gösteriyordu. Böylece 2000’li yıllarda tüm kültür sektöründe deneyimlediğimiz özel girişimcilik, tiyatroda da kendini gösterdi. 2002’de tiyatro- yu Beyoğlu aksından “Haliç’in öte yanına” taşıyan Semaver Tiyatrosu ve Kadıköy’de görünür kılan Oyun Atölyesi, 2005’te DOT, 2007’de Garajistanbul, 2008’de Talimhane Tiyatrosu ve 2010’da Krek Santral Sahnesi’nin açılmasıyla birlikte, İstanbul’da sadece kumpanya olarak değil, mekân yönetimiyle de süreklilik gösteren, uluslararası işbirlikleri yapan ve ağırlıklı olarak kurucularının özverili yatırımları ve kısmi özel sektör desteği ile varolan güncel tiyatro mekânları hayata geçti. Günümüzde Garajistanbul ağırlıklı olarak eğlence mekânına dönüşmüş, Talimhane Tiyatrosu ise ruhsat problemi nedeniyle mekânını kaybetmiş olsa da, bu dönemle birlikte İstanbul’da çağdaş sanat izleyicisi sinema, konser, müze, galeri ve festivallerin yanı sıra tiyatroyu da etkinlik takvimine aldı ve tiyatro sadece tiyatro meraklılarının değil genel güncel sanat izleyicisini de kazanarak çevresini genişletti.
Çağdaş Gösteri Sanatları Girişimi (http://bagimsizbulten.blogs- pot.com/), 7-Alternatif Tiyatro Mekânları Ortak Girişimi (http:// mimesis-dergi.org/2011/03/alternatif-tiyatro-mekanlari-ortak-gi- risimi/) ve İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu (http://www. iatp-web.org/) gibi çoğulcu ve paylaşımcı girişimlerle bir araya gelen bağımsız tiyatrolar, tiyatroda varolan yenilikçi akımları seyirciyle buluşturdu. Bu arada ödenekli ve çok koltuklu tiyatrolar için olan kurulu düzeni, az koltuk sayılı küçük ve alternatif sahneleri kapsamak zorunda bırakan lobi çalışmalarında bulundular. Türkiye’nin az sayıda Tiyatro Ödülleri’nden Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri bu yıl 75 kişilik salon kısıtlamasını kaldırıp, ödül sürecine alternatif tiyatro mekânlarını da dahil etti.9 Ne yazık ki bu tip girişimler her zaman başarıyla sonuçlanmadı. 2007 yılında tiyatrolar arası diyalog ve dayanışma amacıyla kurulan ama uzun soluklu olamayan Özel ve Bağımsız Tiyatrolar Platformu’nun, Özel Tiyatrolar desteğinin yönetmeliğindeki maddelerin düzeltilmesi ve çağdaş standartlarda bir yönetmelik hazırlanabilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yaptığı ortak çalışma çağrısı sonuçsuz kaldı.10
İç işlerindeki sorunlarında çözümsüzlük kaderine mahkûm gözüken tiyatroların uluslararası maceraları ise hep daha motive edici oldu. Türk Tiyatrosu’nun uluslararası alana çıkışı gene devletin desteğinden ziyade özel girişimler ve sanatçı networkleri sayesinde olmuştur.
İKSV tarafından ilk kez 1989 yılında düzenlenen İstanbul Tiyatro Festivali’nin açtığı uluslararası platform ilerleyen yıllarda büyüyerek gelişti. Günümüzde festivaller kadar, sanatçı değişim programları, ortak yapımlar ve çoklu işbirlikleriyle gösteri sanatları grupları da global networklerin bir parçası artık. Fransa işbirlikli projelerle öne çıkan Tiyatro Oyunevi (http://www.tiyatrooyunevi.com/), 2005 yılından beri İstanbul’a güncel tiyatroda yeni bir soluk kazandıran DOT’un (www.go-dot.org) British Council işbirliğiyle geliştirdiği “İngiliz Yazarlar DOT’ta Konuşuyor” panel ve atölye çalışması seri-si; Londra’da kurduğu Arcola Tiyatrosu’nun bağlarını İstanbul’a taşıyan Mehmet Ergen’in Talimhane Tiyatrosu (http://www.talimha- netiyatrosu.com/); Galata Perform’un mahalle görünürlüğünden uluslararası işbirliğine uzanan Görünürlük projesi ve Yeni Metin Yeni Tiyatro Festivali (http://www.galataperform.com/) İstanbul’a dünya tiyatrosu örneklerini getiren projelerden öne çıkanlar oldu.
Tiyatroların yanı sıra çok farklı sanatçı girişimleri de uluslararası gösteri sanatçılarının İstanbul’da işbirliği yapmalarını sağlayan projeler geliştirmekte. Avrupa Kültür Derneği’nin (http://www.europist.net/ projects) 2006’da ve İstanbul Güncel Sanat Ütopyaları Derneği’nin (http://www.c-u-m-a.org/tr/projects/ieex/ietm-uydu-toplan- tisi.php) 2010 yılında ev sahipliği yaptıkları IETM (International Network for Contemporary Performing Arts) Avrupa’nın en eski gösteri sanatları iletişim ağını İstanbul’a taşırken, Simya Sanat 2010 yılında başka bir tiyatro networkü olan EON (European Off Network) için 2010 EUROPEAN-OFF MEETING (http://meditativedance.com/ EN/index.php/festivaller/eon-2010-istanbul-) buluşmasını organize etti. 2012 süresince PARC (Uluslararası Performans Sanatları Araştırma ve Üretim Derneği) (http://perform2012.org/) tarafından düzenlenen Türkiye-Hollanda ortak yapımlar Garajistanbul’un 2010 öncesinde geliştirdiği Kosmopolis projesinin (http://www.haberlink. com/haber.php?query=19383#.UKomD-PZ_qI) mirasını sürdürdü.
Bütün bu uluslararası ilişkiler ağı başarısına ve görünürlüğüne rağmen tiyatroların kendi evlerindeki problemleri ise hiç azalmadı. “Mahalleli” ve “bazı” medya organları tarafından dine hakaret eden bir oyuna ev sahipliği yaptığı için saldırıya maruz kalarak, tam da o sırada ortaya çıkan bir ruhsat meselesi yüzünden Beyoğlu Belediyesi tarafından kapısına mühür vurulan Kumbaracı 50 (http://kum- baraci50.com/)11 örneğinde olduğu gibi birçok özel tiyatro grubu ve sahnesi bugün oldukça kaygan ve güvensiz bir altyapılı zeminde varlıklarını sürdürmektedir.
Öte yandan ödenekli tiyatroların problemlerinin de her geçen gün artarak büyüdüğünü belirtebiliriz. Bu alanda süregiden tartışmaların ve çözümsüzlüklerin yerli basında en görünür olduğu an 2012 yılındaki Şehir Tiyatroları krizi oldu.
İstanbul Şehir Tiyatroları Krizi
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Müdürlüğü, Avrupa Ligi Sahne Sanatları İşverenleri Dernekleri (PEARLE – Performing Arts Employers Associations League Europe) ile “Avrupa Birliği Canlı Performans Sektöründe Sosyal Diyalog” projesini başlattığını açıkladığı tarihlerde tüm medya tarafından takip edilen büyük bir tartışmanın ortasındaydı.12 Tartışma, 12 Nisan 2012 tarihinde yapılan bir açıklamayla “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Yönetmeliği”nin, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Şehir Tiyatroları Şube Müdürlüğü Görev ve Çalışma Yönetmeliği” başlığı altında değiştirilmesiyle başladı.
Bu değişiklikle “98 yıldır sanatçıları tarafından yönetilen” Şehir Tiyatrosu’nun bir sanat kurumu olmaktan resmen çıkarılıp, belediyeye bağlı bir şube müdürlüğüne dönüştürüldüğünü ve tiyatro yönetiminin sanatçılardan belediye bürokratlarına devredildiğini açıklayan İSTİŞAN (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Sanatçıları Derneği) “Şehir Tiyatroları Yok Edilemez!”13 çağrısıyla kamuyu kararı protesto etmeye çağırdı. Öte yandan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Komisyonu tarafından onaylanan kararı imzalayıp yürürlüğe sokan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş yeni yönetmeliği savunarak, bu uygulamayla tek bir yönetmen yerine çoğulcu bir kurula yetki verilmesiyle tiyatronun daha demokratik bir yönetime kavuşacağını iddia etti.14 Kendilerinin hiçbir karar ya da bildirim hakkı olmadan yönetmeliğin değişmesi üzerine Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu ve altı yönetim kurulu üyesinin yanı sıra Topbaş’ın sanat danışmanlığı yapan tiyatro sanatçısı Kenan Işık’ın kısa sürede istifasını açıklaması tartışmaların büyümesinde etkili oldu. Bu iki açıklamaya müdahil olan farklı görüşlerdeki yazarlar tartışmanın Türkiye’de son dönemde süregelen “muhafazakâr sanat” tartış- malarının bir uzantısı olarak geliştiğinde hemfikir. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen’in “Muhafazakâr kesimin nasıl bir demokrasi anlayışı varsa muhafazakâr estetik ve muhafazakâr sanat normlarını ve yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük içindeyiz”15 sözleriyle başlayan muhafakazâr sanat tartışmasının çıkışı İskender Pala’nın, Zaman gazetesinde Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen bir oyun için yazdığı ağır eleştiri idi. Yazısında Şehir Tiyatroları’nı repertuarındaki “diğer oyunlarındaki % 80 cinsel sululuk ve müstehcenlikler” ile suçlayan Pala, “sanattan uzak ve sığ konuları topluma cinsellik ve erotik soslarla yutturmaya çalışan işletmeler” açmanın devlet veya belediyelerin görevleri arasında olmadığına değiniyordu.16 Öte yandan Türkiye Yazarlar Birliği “Şehir Tiyatroları hepimizindir!” diyerek yeni düzenlemeler “halkımızı tiyatroya katacak ve tiyatroyu da kendi halkının değerlerine uzak/küskün/tepeden bakan bir sanat anlayışından kurtaracaktır” diye devam etti ve “geniş bir yelpazede repertuar oluşturma hedefini” memnuniyetle karşıladıklarını beyan etti.17
Kararı protesto etmekten vazgeçmeyen, tartışmayı gündemde tutmak için sokağa çıkarak eylem de yapan sanatçılar, “devlete düşen görevin tiyatroya her türlü desteği vermek ama hiçbir şeye karışmamak”18 olduğunu belirtirken tiyatronun muhalif karakterinin19 ve şehir tiyatrosunun öncelikle şehre ait olduğunun altını çizdiler.20 Sanatçılar ve yazarların süregiden tartışmasına hareket kazandıran açıklama ise Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın şehir tiyatrolarındaki değişikliğin devamında devlet tiyatrolarını özelleş- tirme kararı oldu. “Devlet eli ile tiyatro olmaz” diyerek konuya müdahil olan Başbakan, kararı protesto eden sanatçıları “despot aydın” olarak isimlendirdi ve tüm devlet tiyatrolarının özelleştirilebilmesi için Bakanlar Kurulu’na teklif götüreceğini açıkladı; böylece tartışmanın kapsamını şehir tiyatrolarından devlet tiyatrolarına ve Cumhuriyet dönemi Kültür Politikaları’nın günümüzdeki değişimine doğru büyütmüş oldu.21 Öte yandan İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin CHP Grubu üyeleri, İstanbul İdare Mahkemesi’nde dava açarak “Şehir Tiyatroları Şube Müdürlüğü’nün Görev ve Çalışma Yönetmeliği’’ne ilişkin kararının iptali ve yürütmesinin durdurulmasını talep etti.22
Tartışmalar Şehir Tiyatroları ekseninden Devlet’in sanat yatırımlarının nasıl şekillenmesi gerektiği konusunda Bakanlar Kurulu’na sunulacak araştırma raporuna doğru yönelirken, Şehir Tiyatroları Oyuncu Sendikası üyeleri, özel tiyatrolar temsilcileri ve Oyuncu Sendikası’nın yaptıkları açıklama ve toplantıların yanı sıra son olarak 17 Mayıs 2012’de İstanbul Kültür Sanat Vakfı Kültür Politikaları Birimi tarafından Avrupa ve Amerika’da Devletin Sanat Desteği’nin Yabancı Konsoloslukların Kültür Ofisleri tarafından anlatıldığı geniş kapsamlı bir toplantı düzenlendi. Toplantıdan çıkan sonuç her ülkede ulusal tiyatronun yanı sıra önemli kültür kurumlarının da devlet tarafından kurulup, sürdürüldüğü ve devletin ayrıca çıkardığı yasalarla da kültür sektörünü desteklediği gerçeği olmasına rağmen, ertesi gün gazetelerdeki manşet Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Başbakanlığın yaptıkları çalışmalarla devlet tiyatrolarının tamamen kapatılacak olması idi.23 Hemen ertesi gün gelen cevap ise devlet tiyatrolarının kapatılmayıp özelleşeceği oldu: “Devlet Tiyatrolarının tamamen kapatılıp sanatçıların emekli edileceği, emekliliği gelmeyenlerin evlerinde oturup emekli olana kadar maaş almaya devam edeceği, Devlet Tiyatrolarının 60 sahnesinin işletmesinin valiliklere verileceği” şeklindeki düzenlemenin AK Parti Milletvekili Nabi Avcı tarafından hazırlanan bir taslakta yer aldığı iddiası, bakanlık tarafından yalanlandı.24
Değişen Şehir Tiyatroları
Süregiden tartışmanın baş aktörü olan Şehir Tiyatroları tüm Türkiye’de sadece üç ilde var: İstanbul (1914), Kocaeli (1997) ve Eskişehir (2001). Minimum 120 maksimum 600 koltuk sayısına sahip Şehir Tiyatroları’nın, İstanbul’da 11, İzmit’te 4 ve Eskişehir’de 6 adet olmak üzere toplam 21 sahnesi var. Kurulum amacı olarak yönetmeliğinde ilk maddesi“… bir temel hak olarak Anayasa’nın güvence altına aldığı sanatın ve özellikle tiyatronun toplumsal görevine uygun olarak halkın kültürel üretiminin, çağdaş eğitiminin sanat düzeyi ve bilincinin yükseltilmesine katkıda bulunmak; bu katkıyı gerçekleştirmek için yerli ve yabancı tiyatro eserlerinin seçkin örneklerini seyircisine ulaştırmak, Türk Tiyatrosu’nun geleceğe yönelik yaratıcı atılımlarına önderlik etmek”25 olan İstanbul Şehir Tiyatroları 12 Nisan 2012 tarihinde yapılan yönetmelik değişikliği ile 1934 yılından beri sahip olduğu “İstanbul Belediyesi’ne bağlı, katma bütçe ile yönetilen bir Sanat Kurumu” tanımından “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Şehir Tiyatroları Şube Müdürlüğü”ne dönüştürüldü.
1914 yılında Belediye Başkanı Cemil Topuzlu’nun Belediye Meclisi’nden çıkarttığı kararla Darülbedayi-i Osmani olarak hayata geçen ilk şehir tiyatrosu olan İstanbul Şehir Tiyatrosu 1931 yılında resmen İstanbul Belediyesi’ne bağlanıp, 1934’te Şehir Tiyatroları olarak adlandırıldığı zamana kadar çalışmalarını, bilet satışlarının ve turne gelirlerinin yanı sıra İstanbul Belediyesi’nin hayır kurumlarına ayırdığı ödenekten aldığı yardımla sürdürdü.26 1934 yılından itibaren de ayrı bir kurum statüsünde Belediye’nin sağladığı katma bütçe ile yıllık bütçesini döndürmesi 2006 yılına kadar devam etti. 15/09/2005-1927 sayılı Belediye Meclisi kararıyla Mahalli İdareler Yasası’nda yapılan değişiklikle birlikte 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren katma bütçesi kaldırılarak genel belediye bütçesine dahil edilen Şehir Tiyatroları’ndaki bu değişimi; 2007 yılında Şehir Tiyatrosu’nun en büyük sahnesi olan Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin tartışmalı bir şekilde yıkılarak Kongre Vadisi projesi kapsamında yeniden yapılması; 2008 yılında Şehir Tiyatroları’ndaki sanatçı statüsünün memur statüsüne dönüştürülmesi ve son olarak da 2012 yılında kurum statüsünden şube müdürlüğüne değiştirilmesi izledi.
İlk tartışma: Kongre Vadisi’nde Şehir Tiyatroları
Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) 2009 Yılı Guvernörler Toplantısı için tasarlanan, Harbiye Kongre Vadisi Tesisleri Uygulama Projesi, 2007 yılında sanatçıların ve Şehir Tiyatrosu yönetiminin yeni Muhsin Ertuğrul Binası’nın bağımsız bir bina olmayacağını ve Kongre Merkezi kompleksinin bir parçasına dönüşeceğini belirterek başlattıkları tüm sivil protestolara rağmen onaylanarak gerçekleştirildi.27 Amaçları Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ni bağımsız bir sahne olarak koruyup, Şehir Tiyatrosu’nun yönetim binasını da şehir merkezindeki başka bir yere taşımak olan “Muhsin Ertuğrul İttifakı” başarısız oldu.28
Memur Sanatçılar
15/09/2005-1927 sayılı Belediye Meclisi kararı kapsamında yü- rürlüğe giren yeni Kamu Personeli Yasası’yla Şehir Tiyatroları’nın yevmiyeli sanatçı ve teknik eleman çalıştırılması kaldırılarak hizmet satın alma yöntemi getirildi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi internet sitesinde 28 Ocak 2008 saat 10.00’da gerçekleşecek 168 sanatçı ve teknik elemanı kapsayan “herkese açık” hizmet alımı ihalesiyle ilgili 5 adet oyuncunun, 35 yardımcı oyuncunun, 25 figüran oyuncunun, 20 özel nitelikli sanatçının taban fiyatı 2.8 milyon YTL olacak ihalede, “ekonomik açıdan en avantajlı teklif, en düşük fiyat esasına göre belirlenecektir” ifadesini kullanması 03 Ocak 2008 tarihinde gazete manşetlerini: “Tiyatrocular: İhaleyle sanatçı alınamaz“ olarak değiştirdi.
Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Türkiye Merkezi Başkanı Üstün Akmen tiyatro sanatçısının düz işçi ile aynı kefeye konmasını siyasi soytarılık olarak tanımladı.29
Yeni Yönetmelik*
1981’de kullanılmaya başlanan, 1985, 1987 ve 1990 yıllarında ek maddelerle revize edilen yönetmelikte Şehir Tiyatroları’nı öncelikle özerk bir sanat kurumu statüsüne kavuşturacak değişiklik yıllar bo- yunca tartışılmasına rağmen gerçekleştirilemedi. 2012’de yürürlüğe giren yeni yönetmelikle ise Şehir Tiyatroları özerk bir yapı yerine bir şube müdürlüğü olarak yapılandırıldı. Yeni yönetmelik kapsamında değişen temel maddeler şu şekilde:
- “Bir temel hak olarak anayasanın güvence altına aldığı sanatın ve tiyatronun toplumsal görevine uygun olarak halkın kültürel üreti- minin, çağdaş eğitiminin sanat düzeyi ve bilincinin yükseltilmesi- ne katkıda bulunmak” olarak belirtilen ve Madde 2’de olan Amaç, yeni yönetmelikte Müdür’ün tanımı maddesi “Toplumda sanatı ve estetik duyguları geliştirmek, tiyatronun kuruluş gayesinden sap- madan günümüz insanına vereceği sanat hizmetinde toplumun genel etik değerlerine özen gösterilmesini sağlamak” olarak değişti.
- Hizmet Bölümleri İdari Birimler ve Sanatsal Birimler olarak iki grup altında düzenlendi ve İdari Birimler, Sanatsal Birimler’in üs- tüne getirildi.
- 7 kişilik Repertuar Kurulu’nun yerini 7 kişilik Edebi Kurul aldı. Edebi Kurul; Müdürlüğün bağlı bulunduğu Daire Başkanı, Genel Sanat Yönetmeni, eski yönetmelikte Şehir Tiyatrolarının kad- rolu rejisör ve sanatçıları tarafından kendi aralarından seçecek- leri 1 üye yeni yönetmelikte Müdürlük Sözleşmeli Memurlar arasından Başkan tarafından belirlenecek bir üye olarak değişi- yor; eski yönetmelikte “İstanbul’daki tiyatro ile ilgili tüm meslek örgütlerinin gösterecekleri birer aday arasından Büyükşehir Belediye Başkanınca seçilecek 2 üyeden, İstanbul’da bulunan Üniversitelerden Tiyatro Anabilim/Anasanat dalı olan Fakülte ve Konservatuarların Dekan ve Müdürlerince önerilecek birer üye arasından Büyükşehir Belediye Başkanı’nca seçilecek 1 üyeden, ve Tiyatro Yazarı, çevirmen araştırmacı ya da eleştirmenler arasından Belediye Başkanı’nca 1 üyeden” belirlenen 4 kişi ise yeni bir pozis- yon olan Şehir Tiyatroları Müdürü ve kültür, sanat ve edebiyat ile
ilgili meslek örgütlerinden ya da kültürel alanda yaptığı çalışmala- rıyla tanınan ve basın mensupları tarafından Başkan tarafından be- lirlenecek 3 üyeden oluşacak şekilde değişti.
- Eski yönetmeliğe göre Yönetim Kurulu’nun doğal başkanı olan Genel Sanat Yönetmeni yeni yönetmelikte Edebi Kurul Yönetim Kurulu’nun üstünde bir pozisyona geldi.
- Yeni yönetmelikle aslen tiyatro ve idari birimler arasında bir birim olan Müdürlük bir üst yönetici konumuna geldi. Tiyatro geçmişli olması şartı olmayan Müdür’ün tüm yetki ve görevleri ise sanatsal.
- Genel Sanat Yönetmeni’nden; Şehir Tiyatroları Müdürü’nden; Şehir Tiyatroları’nın kadrolu rejisör ve sanatkârları arasından Genel Sanat Yönetmeni’nin önereceği 3 aday arasından Büyükşehir Belediye Başkanı’nın seçeceği 1 kişiden; İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyeleri, Belediye ve Şehir Tiyatroları personeli arasından Büyükşehir Belediye Başkanı’nca seçilecek 2 kişiden; ve Şehir Tiyatrolarının kadrolu rejisör ve sanatkârları tarafından kendi aralarından seçecekleri 2 üyeden oluşan Yönetim Kurulu; Daire Başkanlığı’nın bağlı olduğu Genel Sekreter Yardımcısı, Müdürlüğün bağlı olduğu Daire Başkanı, Genel Sanat Yönetmeni, Müdür, Müdürlük sözleşmeli memurlar arasından başkan tarafın- dan belirlenecek 2 üye, ve Belediye Meclisi üyeleri arasından Başkan tarafından belirlenecek olan 1 üye’den oluşacaktır şeklinde değişti. Yeni YK’da olacak üyelerden hiçbirinde sanatçı olacaktır ibaresi yok.
- Yeni Yönetmelik’te Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni tarafından değil Müdür tarafından temsil ediliyor, hem sanatsal hem de idari olarak. Sanatçıların performans değerlendirmelerini bile Müdür, Genel Sanat Yönetmeni’yle birlikte yapıyor. Eskiden sade- ce idari bütçeden sorumlu olan Müdür artık hem idari hem de sa- natsal bütçeden sorumlu.
- Yeni Yönetmelik’te Yönetim Kurulu Başkanı olan Müdür aynı zamanda hem Disiplin Kurulu’nun başkanı hem de 1. Disiplin Amiri olarak gerekli kişileri Disiplin Kurulu’na gönderen yetkili kişi.
- Yeni Yönetmelik’te Teknik Kurul için çok kalabalık bir kadro ile toplantı öngörülüyor.
- Yeni Yönetmelik’le Sahne Direktörü Sahneler Sorumlusu olarak değişerek A yerine C dereceli memurlar arasından atanma hakkı- nı alıyor.
- Genel Sanat Yönetmeni olacak kişinin özellikleri “memur olma niteliklerine sahip” veya “kültür ve sanat” alanındaki çalışmalarıyla tanınan xxx olarak tanımlanıyor – tiyatro alanı şartı kaldırılıyor. GSY yeni yönetmelikle icracı durumuna getiriliyor.
- Şehir Tiyatroları’na yıllık repertuar yapma zorunluluğu getiriliyor.
- Oyuncular için düzenli olarak kurum dışı çalışma izni kaldırılıyor.
* Yönetmelikle ilgili bu karşılaştırmalı yorumlama, İKSV’nin Kültür Politikaları Birimi kapsamında Şehir Tiyatroları bünyesinde çalışan ya da çalışmış olan farklı sanatçılarla birlikte yapılan çalışmalar sonucunda oluşturulmuştur.
Son Durum
Bugün toplam 11 sahnesi bulunan İstanbul Şehir Tiyatroları’na kurum olarak ait hiçbir mülk yok.30 Bu durum Şehir Tiyatroları oyuncularının da belirttiği gibi tiyatro sahne ve binalarının özellikle son yıllarda Belediye organizasyon ve toplantılarında belediye kararı ile kullanılmasına sebep oluyor. Yeniden yapılan tiyatro binaları ise gerekli tiyatro mimarisi ile yapılmadıklarından dolayı kullanım zorlukları ve eksikleri ile devam etmekte.
Şehir Tiyatroları kadrolu oyuncu ve memurlarının 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile Maliye Bakanlığı’ndan aldıkları maaşlar devlete yük yarattığı gerekçesi ile tartışma kapsamında.31
Öte yandan 1989 yılında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, “kültür, sanat ve turizm hizmetleri sunmak üzere kurulmuş ticari amaçlı bir anonim şirket” olan ve Belediye’ye ait olan kültür iş-letmelerinin yönetimini yapan Kültür A.Ş. son yıllarda sayıları ve yapılan yatırımların arttığı Belediye Kültür Merkezleri’nde sahnelenmek üzere tiyatro oyunu ihaleleri açarak hem Şehir Tiyatroları’ndan hem de özel tiyatrolardan oyun satın almakta. Son dönemde CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran tarafından da meclise soru önergesi olarak sunulan haber: İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Harput’ta Bir Amerikalı”, “Bir Adam Yaratmak”, “Hasan Ağa’nın Karısı” adlı oyunları için ihale ile Kültür A.Ş.’ye 2 milyon 750 bin TL’lik ödeme yapmış olması.32
Tüm bu tartışma ve gelişmeler çerçevesinde bugün artık ne bir sanatçının ne de bir kültür kurumunun “devlet”e ait olmamasının gerekliliğinden ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yerini alacak kurum olarak da İngiltere’deki gibi bir Sanat Konseyi çalışmasının yapılacağı açıklanıyor ve Türkiye’ye has bir özerk modelin tüm dünyaya örnek olabileceğinden bahsediliyor. Bu bilgi akışında eksik kalan önemli bir nokta bu değişimden bah- sedilirken devletin sinemaya verdiğin desteğin örnek model olarak alınması. Büyük ekonomik gelirler getiren film endüstrisi ile “maliyet hastalığı”na mahkûm sahne sanatları birbirinden çok farklı ekonomilerde varlıklarını sürdürürler.
Günümüzde tüm dünyada sanatta devlet desteği azalırken, özel sektör ve vakıf desteği artıyor. Ancak, kültür ve sanata ulaşımın, devlet tarafından sağlanan diğer haklar gibi, her vatandaşın temel haklarından biri olduğu gerçeği çerçevesinde Avrupa ve Amerika’da devlet, gerekli yasal düzenlemelerle kültürel ulaşımını olanaklı kılıyor. Diğer bir deyişle sanatta devlet finansmanının azaldığı gerçeği, devletin kültür politikasının olmadığı anlamına gelmiyor. İlk kez 1960’larda UNESCO’nun direktörü René Maheu tarafından kullanılan “Kültür Politikaları” 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Bildirgesi’nin 27. maddesindeki kültür hakkı kavramına dayanır.33 Devletin, hiçbir sansür ya da güdüm/baskı uygulamadan kültürün yaratılması, geliştirilmesi ve paylaşılması için gerekli altyapıyı hazırlamakla yükümlü ol- duğunun kabul edilmesi kazanılmış en önemli haklardan biridir.
Bu çerçevede en iyi uygulama örnekleri 1946’da kurulan Britanya Sanat Konseyi (Arts Council) ve 1965’te Amerika’ da kurulan Ulusal Sanat Vakfı’dır (National Endowment for the Arts). Kültür ve sanata adanmış tek ulusal kurumlar olan bu iki birim resmi kültürün bekçileri olarak adlandırılacak kadar katı bir bürokrasi ve siyaset aracı olmamışlardır ancak sağladıkları prestijle sanat kurumları için resmi onay damgası işlevi görürler. Sanat kurumlarına operasyon bütçelerini sağlayan bu kurumlar çok çeşitli kategorilerde proje bazlı destek dağıtırlar. İngiltere’nin tamamında 1100 sanat kurumuyla yüzlerce sanatçı ve projeyi destekleyen İngiltere Sanat Konseyi’nin siyasetten bir kol uzaklığında durma özelliği ile bütçeyi nasıl kullandıklarını parlamentoya rapor etme zorunluluklarının olmaması bu kurumun özerkliğinin teminatıdır. 1946’da bütçesi 235.000 Sterlin olan ve sadece 4 kurumu destekleyen Sanat Konseyi’nin 2005/6 yılı için olan bütçesi Hazine’den gelen 410 milyon Sterlin ve Milli Piyango’dan aktarılan 160 milyon Sterlin’di. 2006 ve 2008 yılları arasında ise devletten ve Milli Piyango’dan sanata yapılan yatırım 1.1 milyar; 2008 ve 2011 yılları arasında ise 1.1 milyar Sterlin. Doğu, Doğu Midlands, Londra, Kuzeydoğu, Kuzeybatı, Güneydoğu, Güneybatı, Batı Midlands ve Yorkshire olarak 9 Bölge’de birimi olan Sanat Konseyi, bölgesel Sanat Konsülleri aracılığıyla kültür politikaları oluşturarak, sanat kurumları ve sanatçılara finansal yatırım yapar.
Devlet desteğinden ziyade özel sektör, filantropi ve vakıf sistemi ile gündemde olan ABD’de devletin çok katmanlı bir sanat finansman desteği var. Ulusal Sanat Vakfı, Ulusal Uygarlık Vakfı ve Müze Hizmet Enstitüsü olarak ilerleyen Federal Devlet Desteği’nin yanı sıra Eyalet Sanat ve Uygarlık Konseyleri’nden oluşan Eyalet Destek Programları; Cemiyet Destek Programları ve 2000 özel, kâr amacı gütmeyen kurumun oluşturduğu belediyelerle direkt bir bağlantıları olmadan kültürel lobi kurumları olarak hareket eden sivil toplum kuruluşları var. Bu kurumlar arasında Amerika’daki en büyük sanat destekçisi kuşkusuz olarak bağımsız, federal bir kurum olarak Amerikan hükümetinin sanatta mükemmelliyeti destekleme, sanatı tüm Amerikalılara ulaştırma ve sanat eğitiminde lider olma misyonlu resmi sanat organizasyonu NEA’dır.
NEA (National Endowment for the Arts) kendisine her yıl başvuran kültür kurumlarını sanat eğitimi, dans, tasarım, geleneksel sanat, edebiyat, yerel sanat kurumları, medyatik sanat: Film, radyo, televizyon; müze, müzik, müzikal tiyatro, opera, disiplinlerarası prezentasyon, devlet ve bölgesel sanat kurumları, tiyatro ve görsel sanatlar olarak 15 ana başlıkta değerlendirerek kurumların bütçelerinin % 50’sini karşılar.34
Ancak ABD’de sivil girişimlerin ve desteklerin oluşmasını sağlayan sistem gene devlet tarafından hazırlanmıştır. 1917’de şahıslar, 1935’te şirketler için çıkarılan vergi teşvikleri yasaları ile hayırsever bağışları ve gayri menkul hibeleri gibi bağışların vergiye tabii gelirlerden düşülmesini sağlayan ABD, kâr amacı gütmeyen kurumlara yapılan her bağışın vergiden muaf olarak bağışlanan tutarın vergilendirilen gelirden silinmesini sağlar. Bu ödenmeyen vergiler devlet kontrolü dışındadır ve devletin sanata yaptığı yardımın en az iki katı büyüklüğündedir.
Türkiye’de ise ancak 2004 yılında yürürlüğe giren 5225 sayılı Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunu ve 2005 yılında ya- yımlanan Kültürel ve Sanatsal Faaliyetlerin Desteklenmesi Amacıyla Yapılan Sponsorluk Harcamalarında 5228 sayılı Bazı Kanunlarda ve 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Kültürel Alandaki Destek (sponsor) faaliyetleri- nin Teşvik Edilmesi Hakkında Genelge (Genelge 2005/13) devletin sanata desteğinin teşvik yönünde birer adım oldular. Özel Tiyatrolar Kanunu’nun 2007 yılında yenilenmesi kapsamında çıkan 15.03.2007 Resmi Gazete Sayısı: 26463 Kültür Ve Turizm Bakanlığınca Yerel Yönetimlerin, Derneklerin ve Vakıfların Projelerine Yapılacak Yardımlara İlişkin Yönetmelik ise daha fazla sayıda sivil toplum kuruluşunun sanatsal faaliyetlerine yapılacak destekler konusunda yeni bir uygulama. Ancak uygulama prosedürlerindeki bürokrasi ve bilinmezlik tüm bu yönetmelik ve kanunların halen kültür ve sanat çevresine direkt ve görünür bir katkısı olmasını engellemekte.
Halen Türkiye’de devlet dışındaki kültür kurumlarının yapısal ve yasal tanımlamalarındaki varolan eksiklikleri; sivil sanat kurumlarına hibe dağıtacak vakıf gibi kaynakların noksanlığı; sponsorluk yasasının uygulama zorlukları ve sponsorluk desteğinde her zaman görünürlük ve maksimum hedef kitleye ulaşmayı ön planda tutan şirketlerin nasıl olup da az koltuk sayılı tiyatrolara destek olmayı seçeceklerindeki bilinmezlik, bugün elindeki tiyatrolarda özelleştirme planları kuran devletin öncelikle çözmesi gereken açmazlardır. En önemli nokta ise devletin bu çözüme çok ortaklı ve çok sesli bir karar mekanizması ile ulaşması gerekliliğidir.35
- http://www.istdt.gov.tr/turkce/istanbul_dt/tarihce.asp
- http://www.sabah.com.tr/Yasam/2011/12/25/ san-tiyatrosu-san-city-olmak-icin-yikiliyor
- http://gundem.milliyet.com.tr/dostlar-tiyatrosu-evsiz-kaldi-/gundem/ gundemdetay/13.11.2012/1625971/default.htm
- Baumol, J. William, Bowen, G. William, 2001. Performing Arts-The Economic Dilemma A Study of Problems Common to Theatre, Opera, Music and Dance, Ashgate Publishing Limited.
- http://www.devtiyatro.gov.tr/hakkimizda-tarihce.html; http://www. mevzuat.adalet.gov.tr/html/937.html
- http://www.devtiyatro.gov.tr/media/uploads/strateji/12/1314356230.pdf
- www.istanbulkulturenvanteri.gov.tr/files/yayinlar/ISTANBULDA_ GOSTERI_SANATLARI.pdf
- http://www.freietheater.at/?page=europeanoffnetwork&subpage=count ry_report#19 Avusturya Bağımsız Tiyatrolar Birliği IGFT için Maya Sanat kurucusu Nihal G. Koldaş tarafından hazırlanan “Türkiye 2006 Yılı Raporu: Türkiye’nin Bağımsız Tiyatro Hareketinin Kısa Tarihçesi”.
- http://www.zaman.com.tr/newsDetail_getNewsById. action?haberno=1325645
- http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleI D=819237&CategoryID=113
- http://www.siyahbant.org/?page_id=747
- http://www.tiyatronline.com/haberler/haber/2879/istanbul-sehir- tiyarolari-na-ab-den-proje-destegi.html
- http://www.cnnturk.com/2012/kultur.sanat/sahne/04/13/sehir.tiyatrolari. yok.edilemez/657143.0/index.html
- http://wap.ntvmsnbc.com/Haber/Goster/25341404
- http://www.suricigrubu.net/?Syf=18&Hbr=312116&/Suri%C3%A7i-Grubu- Mustafa-%C4%B0sen%E2%80%99i-A%C4%9Farlad%C4%B1
- http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1244776
- http://haber5.com/kultursanat/sehir-tiyatrolari-hepimizindir
- http://www.ntvmsnbc.com/id/25346685/
- http://www.fikiranaliz.com/ferhan-sensoydan-tiyatro-ile-ilgili-bir-yazi 20
- http://www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?makaleno=2048
- http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Pages/Haber.aspx?NewsID=20252
- http://www.ntvmsnbc.com/id/25347141/
- http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&Art icleID=1088345&CategoryID=77
- http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=210520
- http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/KurulusAmaci. aspx
- http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/Tarihce.aspx
- http://v3.arkitera.com/h20597-harbiye-kongre-vadisi-tesisleri-uygulama- projesi-onaylandi.html
- http://muhsinertugrulsahnesi.blogcu.com/muhsin-ertugrul-ittifaki/2383594
- http://www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?makaleno=542
- Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Kadıköy Haldun Taner Sahnesi, Fatih Reşat Nuri Sahnesi ve Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aitken; Gaziosmanpaşa Sahnesi, Gaziosmanpaşa Ferih Egemen Çocuk Tiyatrosu Sahnesi, Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi, Kağıthane Sadabad Sahnesi, Kağıthane Küçük Kemal Çocuk Tiyatrosu Sahnesi, Küçükçekmece Sefaköy (KSM) Sahnesi ve Ümraniye Sahne’leri yerel belediyelere ait.
- 12 aylık maaş + 6 ay ikramiye (Ocak, Nisan, Haziran, Temmuz, Ekim, Aralık) Min. 1300- maksimum 2500 TL sanatçı maaşı
- http://cadde.milliyet.com.tr/2012/05/09/ YazarDetay/1537421/-devlet-eliyle-100-oyun
- Hıfzı Topuz, Dünyada ve Türkiye’de Kültür Politikaları, Adam Yayınları, 1998, İstanbul. (s.8)
- http://www.nea.gov/
- 2014 – 2018 yıllarını kapsayacak 10. Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlık çalışmalarını 5 Haziran 2012 tarihinde başlatmış bulunan T.C. Kalkınma Bakanlığı, Bakanlık tarafından oluşturulan, kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum temsilcileri ile akademisyenlerin katkılarının alınacağı özel ihtisas komisyonları toplantılarıyla ilerlemekte ancak bu toplantıların sonuçlarının etkisinin ne olacağı henüz belirsiz.